Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Büyük Kapışma

Büyük Kapışma: Metin ile Yazar

Editörlük insana ilginç sorular sorduran bir meslek. Örneğin başlıktaki soru, öyle önemli ki… Elimize gelen her dosyada bu soruya doğru ve yerinde bir cevap bulmak isteriz.

Yazıyla ilgili pek çok motivasyon vardır.

“Yaşadıklarımı yazıyorum, neler çektiğimi herkes bilsin.”

“İnsanlar bunu bilmeli.”

“Herkes bu konuda yanlış şeyler biliyor.”

“Bu konuda çok önemli şeyler söyledim.”

“Hayatımı yazdım, roman oldu.”

“Ne kadar harika biri olduğum herkesçe bilinmeli.”

“Burada bir şey fark ettim ve başkaları da bunu fark ederse, bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum.”

“Böyle olsun diye yazdım.”

“Böyle olduğu için yazdım.”

“Herkesin kitabı var, benim neden olmasın ki!”

“PR’a ihtiyacım var.”

Ve daha bir sürü sebep, bir sürü motivasyon.

İşte bir editör olarak elimizdeki dosyaya bakıp, yazarın hangi motivasyonla ne yapmaya çalıştığını bilmek, işimizin bir parçasıdır.  İşin en heyecanlı taraflı, bu sebeplerin hiçbiri diğerinden ne iyidir ne de kötü… Çünkü herkes bir sebeple yazar.

Ancak… Bazen bu sebepler, metnin içinde o kadar kendini belli eder ki yazarın yazma sebebi, tıpkı sel suyu gibi metni önüne katar ve alır götürür.

Oysa bizler bunu görmek değil sadece ayırdında olmak isteriz. Yazarın niyeti satır satır tüttürür kendini metnin içinde, için için yanan bir kütük gibi, harika! Ama biz ne dumanı görelim isteriz ne de kokusu gelsin… Çünkü biz hala kitapların özel ürünler olduklarını biliriz. Kitap, en nihayetinde içindeki içindir, hem okur hem yazar, şimdilik bu meselenin dışındadır. Biz şahane metinler görmek isteriz, etkileyici, buluşlarla dolu, sıra dışı, özel… Gel gelelim, tüm bunların yaratıcısı yazar ve niyeti durmaksızın kafasını çıkarır durur içeriden… Bu nedenle metin, metin için mi yazılmış yoksa yazarın kişisel heyecan ve hevesleri için mi, ayırt etmek zorundayızdır.

Çabalar, zorlamalar, -mış gibiler, sevsinler, beğensinler, onasınlar kasmaları ve hatta kendi zekasını ve bilgisini coşturdukça coşturmak… İşte bunlar kendini/niyetini ifşa eden yazar hatalarıdır. Çoğu kitap dosyası böyle şeylerle doludur… Bu neye yol açar dersiniz? Elbette yapaylığa.

Yazar Kimdir? Yazarlıktaki Sanat ile Zanaat Arasındaki Denge Nasıl Sağlanır?

Yazarın motivasyonu ne olursa olsun, onun metin içindeki duruşu aslında tüm o sorulara verilecek cevapların samimiyeti hakkında fikir edinmemizi sağlıyor.  Çünkü bana kalırsa yazarlık, karizması olan bir uğraş. Dolayısıyla metinde de bir karizma aramak öyle sanıyorum ki, yapılacak en önemli şeylerden biri. Metinde  ürkek konuşan, kendinden emin olmayan, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen, kafası fena halde karışık biriyle karşı karşıya olmak hiçbirimizi memnun etmeyecektir. Küçük dağları kendisinin yarattığını düşünen, bize tepeden bakan; kendinin bizden daha zeki, daha olgun, daha bilgili, daha derin, dana donanımlı olduğunu düşünen birinin her satırda bize bunu hissettirmeye çalışmasından da hoşlanmayız. Konunun başında konuştuğumuz motivasyonların her birini boşa düşüren ve birkaç satırda bizi yazardan da metinden de soğutan şeylerden biridir yazarın duruşu.

O halde eğer yazıyorsak, metinde pek de ortalarda dolanmamayı başarmak gerek. Ve eğer bir editörsek, ayak altında dolanan yazarı kibarca uyarmakta fayda olacaktır.